Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi.
Nasihatim sana: herzeyle iştigali bırak; adamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak.
Adam mısın: ebediyen cihanda hürsün, gez; yular takıp seni bir kimsecikler sürükleyemez. Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere; küfür savurma boyun kestiğim semercilere.
Sade bir sözdür fakat hikmetlerin en mücmeli: bir halas imkânı var: ahlakımız yükselmeli, yoksa pek korkunç olur katmerleşip hüsranımız… Çünkü hem dünya gider, hem din, eğer yapmazsanız.
Ne Araplık ne Türklük kalacak aç gözünü, dinle peygamberi zişanın ilahi sözünü. Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? Fikri kavmiyeti şeytan mı soktu zihninize?
Ey âdemoğlu bu devir ve Devran’da içinizde hakkı ve hukuku bilen çoktur. Yaptığınız işte hile çok İslamiyet’i sorup da arayan ve yaşayan yoktur.
İslâm’ı elinden tutacak, kaldıracak yok. Nâ-hak yere feryat ediyor: âcize hak yok! Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi? Ağzım kurusun. Yok, musun ey adl-i ilâhî!
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar: dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!
Tek hakikat var, evet, bellediğim dünyadan, elli, altmış sene gezdimse de, şaşkın şaşkın: hepimiz kendimizin, bağrı yanık, aşıkıyız; sade, i’lanı çekilmez bu acaib aşkın!
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam; hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır. Fazilet hissi insanlarda allah korkusundandır.
Bize çağ dışı diyorlar doğrudur; çağlar açtık, çağlar kapattık. Çağlar bizden geri.
İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden. Ağacın kökü mademki derindir cidden, dalı kopmuş, ne olur gövdesi gitmiş, ne zarar o, bakarsın, yine üstündeki edvarı yarar, yükselir, fışkırıp, afak-ı perişanımıza; yine bir vaha serer kavrulan imanımıza.
Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım, boğamazsam hiç olmazsa kovarım.
Adamın biri Akif’e yaklaşarak sorar: Affedersiniz, sizin için baytar diyorlar. Akif hiç istifini bozmadan cevap verir: Evet, yoksa bir yeriniz mi ağrıyordu.
Eski dünya, yenidünya, bütün akvam-ı beşer kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer yedi iklimi cihanın duruyor karşısında, Ostralya ile beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; sade bir hadise var ortada: vahşetler denk.